Namazda Ne Dediğini Bilmek Kalpten Gelen Bir Kulluktur…- Makale – Burhan PERK
Namazda Ne Dediğini Bilmek Kalpten Gelen Bir Kulluktur…
“Ey iman edenler! Sarhoş iken, ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın…” (4/Nisa-43)
Bu ayet, ilk bakışta sadece içkiyle ilgili bir uyarı gibi görünse de, içinde çok derin bir mesaj taşır. Rabbimiz, “ne söylediğinizi bilinceye kadar” diyerek, namazda şuurun, farkındalığın ve kalp huzurunun ne kadar önemli olduğunu bize hatırlatıyor. Yani mesele sadece sarhoşluk değil; asıl mesele, bilmeden, düşünmeden, hissizce kılınan namazdır.
Namaz, Rabbimizle kurduğumuz en özel bağdır. Her secde, her rüku, her tesbih bir teslimiyet ifadesidir. Ama eğer insan ne dediğini bilmeden, sadece dudak alışkanlığıyla bu hareketleri yaparsa, o namaz bedenle kılınır ama kalp orada olmaz.
Nice mümin vardır ki, namazda dil “Allahu ekber” der, ama kalp alışverişte, işte, telefondadır. Oysa Allah (cc) bizden şekli değil, şuurla yapılan ibadeti ister. Diğer bir ayette Rabbimiz mealen şöyle buyurur: “Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarında gaflettedirler.” (Maun-4,5)
Demek ki mesele, sadece namazı kılmak değil; namazı anlamak, yaşamak ve hissetmektir.
Namazda okuduğumuz her kelime, aslında bir dua, bir teslimiyet, bir hatırlayıştır. “Elhamdülillahi Rabbil alemin” derken, tüm hamdleri yalnızca Allah’a (cc) sunduğumuzu ilan ederiz. “İyyâke na‘budu ve iyyâke neste‘în” derken, yalnız O’na kulluk ettiğimizi ve yalnız O’ndan yardım dilediğimizi söyleriz. Ama eğer bu sözlerin anlamını düşünmeden sadece tekrarlarsak, dudak söyler ama kalp susar.
Namaz, ruhun Allah’a (cc) yönelişidir. Eğer kalp orada değilse, o yöneliş eksik kalır. Namazın kalpten uzak, şuursuz bir şekilde kılınması, bir mektubu hiç okumadan postalamaya benzer. Kağıt gitmiştir ama duygu yoktur.
Rabbimiz, bizden mükemmel bir kıraat değil, samimi bir yöneliş ister. Secdede gözyaşı dökmek şart değildir ama kalp Allah’a (cc) dönük olmalıdır.
“Kişi namazından ancak kalbiyle yöneldiği kadar nasip alır.” (Ebu Davud)
Bu demektir ki, namazın değeri, içindeki şuura bağlıdır. Dakikalarca kılsak da eğer gönül orada değilse, sadece bir görev yapmış oluruz. Ama kısa bir namazda bile kalbimiz titriyorsa, işte o anda Allah (cc) ile konuşuyoruz demektir.
Sözün özü; namaz, sadece ellerin bağlanması, secdeye varmak değildir; asıl mesele kalbi Allah’a (cc) bağlamaktır. Bir mümin, her tekbirde dünyadan biraz daha sıyrılır; her secdede benliğini biraz daha bırakır. Rabbimiz bizi “ne dediğini bilen” kullarından eylesin. Çünkü ne dediğini bilen, neye yöneldiğini de bilir. O zaman namaz, sadece bir ibadet değil, bir diriliş olur inşaAllah…