Dünyanın En Büyük Yalanlarından Biri: “Kaynaklar Yetmiyor” Masalı… – MAKALE – Burhan Perk
Dünyanın En Büyük Yalanlarından Biri: “Kaynaklar Yetmiyor” Masalı…
Günümüzde sıkça duyulan ve insanlığa fısıldanan iddialardan biri şudur: “Yeryüzünün nimetleri mevcut 8 milyar insana yetmez; bu nedenle nüfus azaltılmalıdır.”
Bu, yalnızca masum bir tespit değil; aileleri küçültmek, doğumları azaltmak ve insanları korku ile çaresizlik içinde tutmak için kullanılan ideolojik bir söylemdir. Bu düşünce, insanın inancını, umudunu ve geleceğe dair iradesini hedef almaktadır.
Oysa gerçek bizce açıktır: Allah (cc), yarattığı her kulun rızkını da yaratmıştır.
“Geçim korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Sizin de onların da rızkını biz veririz.” (En’âm-151)
“Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’ın üzerine olmasın.” (Hûd-6)
“Yiyin, için fakat israf etmeyin.” (A’râf-31)
“Mallar, yalnızca zenginler arasında dolaşan bir servet haline gelmesin.” (Haşr-7)
Bu ayetler bize, sorunların kaynağının nimetlerin yetersizliği değil; adaletsizlik, sömürü ve israf olduğunu göstermektedir.
“Kaynaklar Yetmiyor” Algısının Nedenleri Nelerdir?
1) Ekilmemiş Verimli Topraklar: Dünyanın birçok bölgesindeki verimli araziler, savaşlar, ambargolar ve bilinçli politikalar nedeniyle atıl bırakılıyor. Afrika, Orta Doğu ve Asya’da milyonlarca dönüm arazi üretim dışına çıkarılmış durumda.
2) Tarıma ve Hayvancılığa Müdahale: Bir zamanlar tahıl ambarı olan Anadolu ve Mezopotamya, bugün gıda ithalatına bağımlı hale geldi. Çiftçiler, tarım tekellerinin kontrolüne girdi; hayvancılık üretimi ciddi oranda geriledi.
3) Kaynakların Sömürülmesi: Afrika altın, elmas, petrol ve maden bakımından dünyanın en zengin kıtasıdır. Fakat gelirlerin büyük bölümü yerel halka değil, uluslararası şirketlere gitmektedir.
4) Adaletsiz Gelir Dağılımı: Dünyadaki servetin yarısından fazlası, nüfusun yalnızca %1’inin elinde bulunuyor. Zenginler servetlerini artırırken, milyonlarca insan temel gıdaya ulaşamıyor.
5) İsraf ve Tüketim Çılgınlığı: FAO verilerine göre dünya, 10 milyar insanı doyurabilecek kadar gıda üretiyor. Ancak her yıl 1,3 milyar ton gıda çöpe gidiyor. Açlık çekenlerin çoğu, ironik biçimde tarım yapılan bölgelerde yaşıyor.
Tarihten Bizim İçin Örnekler:
Hz. Yusuf Dönemi: Bolluk yıllarında depolanan buğday, kıtlık yıllarında hem Mısır’ı hem de çevre ülkeleri besledi.
Hz. Ömer Dönemi: Kıtlık döneminde devlet hazinesi halk için seferber edildi; kimse aç kalmadı.
Osmanlı: İhtiyaç olan bölgelere zahire ulaştırıldı; geniş topraklarda açlık isyanları nadiren görüldü.
Bazı uluslararası rapor ve açıklamalarda, nüfus artışının kaynak yetersizliği ile ilişkilendirilerek “kontrol” edilmesi gerektiği vurgulanıyor. Örnek olarak:
Henry Kissinger – NSSM 200 (1974): “Gelişmekte olan ülkelerde nüfus artışı, ABD’nin çıkarlarına tehdit oluşturur. Gıda yardımı, doğum kontrol politikalarına bağlı olmalıdır.”
Club of Rome (1991): “Sorunların kaynağı nüfus fazlalığıdır.”
Bu bakış açısı, tarımı ve gıda üretimini stratejik bir silah olarak gören bir anlayışı besliyor. GDO’lu tohumların tekelleştirilmesi, verimli arazilerin satın alınıp üretimden çekilmesi ve gıda bağımlılığı oluşturma politikaları bu sürecin parçalarıdır.
“İnsanların elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde bozulma ortaya çıktı.” (Rum 41)
Sorun, kaynakların azlığı değil; kaynakların tekellerde toplanması, adaletsiz dağılım ve israfın teşvik edilmesidir.
Samimi ve hak duygusu ile hareket eden bir yönetim olsa şunları söylerdi: “Zekât, infak ve adaletli gelir paylaşımını yaygınlaştırmalıyız. İsraf önlenmeli, tarım, hayvancılık ve yerli üretimi stratejik öncelik haline getirmeliyiz.”
Yeryüzü, kıyamete kadar tüm insanlığa yetecek imkânlara sahiptir. Açlık, kıtlık ve yoksulluk; Allah’ın (cc) yarattığı düzenin eksikliğinden değil, insanların açgözlülüğünden ve adaletsiz gelir dağılımını yapan sistemlerden kaynaklanır. “Nüfus azaltma” söylemi, gerçekte insanlığı kontrol altına alma planlarının bir parçasıdır.
Kurtuluş, adaletin tesisi, yerel üretimin güçlendirilmesi ve israfın önlenmesinden geçer. Daha net ifade edecek isek, fıtrata yani öz’e dönülmeli ki aldatıcılar bizleri bu kadar kolay bir şekilde aldatamasınlar…