Yazılar

Ateşkesin İhaneti… Filistin’de Umudun İkinci Kez Boğuluşu…Makale – Burhan PERK

Ateşkesin İhaneti… Filistin’de Umudun İkinci Kez Boğuluşu…

Bir insanın haksız yere hapse atılması, özgürlüğünün elinden alınmasıdır. Sadece bedeninin değil; sevdiklerinden, umutlarından, hayatın küçük, büyük güzelliklerinden mahrum bırakılmasıdır. Yıllarca duvarlar arasında güneşi rüyalarında arayan insan, bir gün tahliye edilir; kalbi bir anlığına atar, nefesi derinleşir, hayatın kırıntıları geri döner. Sonra o kırıntılar, göz açıp kapayıncaya kadar elinden alınır ve yeniden hapse atılır.

Bu, zulmün en kanlı oyunlarından biridir. Mazluma “umut” diye bir nefes sunup, onu ikinci kez boğmak. Ruhuna vurulan ikinci zincir, insanlık onuruna atılan ikinci darbedir.

Bugün Filistin’de yaşanan da kısmen budur. Kısa süreliğine susmuş gibi görünen bombardımanlar, sokaklarda yeniden oynamaya başlayan çocukların sevinciyle bir kandırmacaya dönüştü.
Ardından gök yeniden ölümle doldu.

Ateşkes adı verilen o kısacık rahatlama, bir tuzak oldu. Verilen sözlerin, yapılan anlaşmaların ardından gelen yeni yıkım… Bu sadece bir “diplomasi hatası” değildir; insanlığa karşı işlenmiş bir vicdan suçudur.

Mazluma “barış” umudu verip sonra o umudu kanla boğmak, tarihin önünde kayıtlı bir ihanet ve kalbe saplanan ahlaki bir hançerdir.

Ateşkes metinlerinde garantör rolü üstlenen devletler vardı. Arabulucular, “güvence” verenler… Ancak birçok gözlemci, bu garantörlük söylemlerinin savaş yeniden alevlendiğinde kahramanlığa dönüşmediğini; tam tersine, gösterişli nutuklardan sessizliğe evrildiğini not etti.

Sözde kahramanlık söylemleri fiili desteğe dönüşmedi. Ateşkesin ihanetine rağmen zalime (İsrail) tek kelime edemeyen bir suskunluk görüntüsü doğdu. Bu suskunluğun siyasi ve ahlaki faturası ağırdır.

Garantörlüğü yüklenenlerin söylemleriyle eylemleri arasındaki uçurum, mazlumun umutlarını daha da derin bir çaresizliğe sürükledi.
Böylece, garantörlük öncesinde sergiledikleri iki yüzlülüğü ateşkes sonrasında da sürdürmüş oldular.

Zulüm sadece bombalarla sınırlı değildir; mazluma vaadedilen “ateşkes anlaşması” sözüyle oynanması da zulümdür. Bir anne, çocuğunun sesini duyduğunda artık sadece patlama mı yoksa gerçek bir sessizlik mi geldiğini ayırt edemeyecek kadar kuşkuludur. Bir baba, evine dönmeyi beklerken her takvim yaprağında biraz daha tükenmektedir.

Bu örnekler, büyük harflerle yazılması gereken bir gerçeği gösterir. Mazlumun umudunu çalmak, insanlık tarihinde affı olmayan bir suça denk düşer.

Mazlumun duası göğe ulaşır; zulüm geçici, adalet ise er ya da geç kendini gösterir. “Zulüm kıyamet günü karanlıklar olacaktır.” (Buhari)
“Mazlumun duasından sakın; çünkü onun duası ile Allah arasında perde yoktur.” (Tirmizi) “Allah, sabredenlerle beraberdir.” (2/Bakara-153)

Bu ayet ve hadisler, mazlumun sesinin boş bir çağrı olmadığını; zalimin saltanatının kalıcı olmayacağını hatırlatır.

Tarih, Firavun’un, Nemrut’un, Ebu Cehil’in sonunu yazmıştır; bugünün zalimleri de aynı tarihin hükmünü beklemektedir. Zulme onay veren, alkışlayan veya göz yumup mazlumun çığlığını susturan her tutum; sadece zalime eşlik eden bir suç ortaklığı değildir, insanlığın onurunu yiyip bitiren bir ihanettir.

“Zulme rıza gösteren, zalim gibidir.” (Deylemi, Müsned) Bu söz, suskunluğun da bir suç olduğunu açıkça ilan eder.

Ey Rabbimiz, zulme uğrayanların kanında, yitik umutlarında, gözyaşlarında olan çaresizliklerini gör. Mazlumun duasını, kimsesizlerin feryadını işit; güçsüzün elinden tut, zalimin muradını boşa çıkar. Kalplere hakikati, vicdanlara sorumluluğu yerleştir. 🤲🏻

Adaleti tecelli ettir; yalnızca zulmü değil, zulme göz yumanı da hesaba çek. Mazlumun tebessümünü geri ver; haksız yere kırılan kalpleri tamir et. 🤲🏻

Tarihe ve vicdanlara bir kayıt düşelim. Zalimlerin ve ihanet edenlerin yüzüne doğru söyleyeceksek eğer bu şöyle olsun, alelade bir kin değil; adaletin saflığına dair sert bir temenni: Haksızlıkla övünenlerin hamleleri kendi çöküşlerini hazırlasın. Sözde kahramanlık nutukları, hesapsızlıklarını gün yüzüne çıkarsın. Garantörlüğün adı altında verilen sözler, tarihin mahkemesinde karşılık bulsun.

Bu bir beddua değil, bir uyarıdır. İnsanlığın vicdanı er ya da geç muhasebe ister.

Zulüm kalıcı değildir. Mazlumun duası, tarih boyunca en güçlü değişim kuvveti olmuştur. Filistin’in yaraları bir gün mutlaka iyileşecek; adalet geldiğinde mazlumun gülüşü zalimin saltanatını yerle bir edecektir, inşaAllah.

Zulüm devam etmez; çünkü zulmün temeli yoktur. Adalet yıkılmaz; çünkü adalet, Rahman’ın ismidir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir




Enter Captcha Here :

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Başa dön tuşu