Bu Çağın Kalbinde Direnişin Adı: GAZZE… – Makale – Burhan PERK
Bu Çağın Kalbinde Direnişin Adı: GAZZE…
Yetmiş yedi yıldır bu topraklarda bir halk var. Ellerinde ne uçak, ne tank, ne de gemi… Ama kalplerinde iman, gözlerinde sabır, dillerinde “La ilahe illallah.” Onlar, çağımızın en büyük imtihanının ortasında dimdik duran Filistinli yiğitlerdir. Zulme baş eğmeyen, zindanı medreseye çeviren, açlığı şükre dönüştüren bir kavim… Onlar, tarihin en karanlık çağında ışığı yakan bir ümmetin çocuklarıdır.
Dünya onları unutsun diye televizyonlarını susturdu, ama gökler onların duasını duyurdu. Gazze, dünyanın vicdanına kazınan bir yara değil, imanın dirilişidir.
Ateş yağdı gökten ama sönmedi imanları. Son iki yılda, dünyanın en güçlü orduları bir avuç toprağın üzerine ölüm yağdırdı. Demir fırtınalar, ateş denizleri, gökyüzünü kaplayan bombalar… Her biri bir cana, bir eve, bir duaya hedef oldu. Ama o evlerin duvarları yıkılsa da içlerinde Allah’a (cc) güven yıkılmadı.
Bir anne, çocuğunu toprağa verirken “Elhamdülillah, Rabbim bizi seçti” dedi. Bir baba, evinin enkazından Kur’an sayfalarını çıkarıp öptü, alnına koydu. Bir çocuk, molozlar arasında bulduğu bir zeytin dalını dikti, ve o dal “Biz buradayız!” dedi bütün dünyaya.
Gazze’nin çocukları oyun yerine savaş uçaklarının sesini ezberlediler. Ama yüreklerine kin değil, imanın ateşi kazındı. Her molozun altından bir “Allahu Ekber” yankılandı. Bu, sadece bir direniş değil, bir tevhid çağrısıydı.
Büyük şeytan ve onun Ortadoğu’da bulunan karakolunun çöküşü başladı inşaAllah… Büyük şeytanın eli uzandı; parasıyla, silahıyla, medyasıyla bütün dünyayı susturdu. Karakolu ise, Ortadoğu’nun kalbine kazınmış bir utanç lekesi gibi yıllardır kan döktü. Savaşsız şehirleri haritadan sildi, liderleri tehdit etti, ulusların kaderiyle oynadı. Ama bu kez karşısında imanla korunan bir kale buldu: Gazze…
Ne yaptılarsa bu kaleyi yıkamadılar. Tüm teknolojileriyle geldiler, ama Allah’ın (cc) vaadine çarptılar: “Eğer sabreder ve sakınırsanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez.” (Âl-i İmrân, 120)
Kendi askerlerini bile esir vermek zorunda kaldılar. Dünya önünde her türlü tehditi istedikleri gibi savuranlar bu kez Gazzeli yiğitlerin karşısında suskun kaldılar. Bir avuç mücahidin elinde esir tutulan yüzlerce asker ve vatandaşları, ateşkesle kurtulabildi. Ve o anda bütün dünya gördü ki: Bu savaş, silahların değil, kalplerin savaşıdır.
Dünya görsün diye, Gazze’nin esirlere muamelesi ekranlara yansıdı. Bir avuç mücahid, düşmanına dahi su ikram etti; yaralı esirine doktor gönderdi, bir lokmasını paylaştı, bir kelimesiyle bile onur kırmadı. Çünkü onlar, kinle değil, Kur’an’la büyüyen bir halktı. İmanları öfkeyle değil, rahmetle yoğrulmuştu.
Düşmanları, esir aldıklarını aşağılayıp işkence ederken, bir deri bir kemik haline getirip her türlü işkenceyi onlara reva görür iken, Gazze’nin yiğitleri düşmanına bile insanlık öğretti. Esirlere davranışları ile… Bir bardak suyla, bir dilim ekmekle, bir merhamet bakışıyla bütün dünyaya “İslam budur” dediler. O anda hak ile batıl arasındaki perde yırtıldı. Dünya anladı: İman, sadece savaş meydanında değil, merhamette de galiptir.
O esnada dünya liderleri… Kelimeleri titrek, bakışları kaçamak, dilleri mühürlüydü. Bir çocuğun kanı toprağa karışırken kameraların önünde “endişeliyiz” dediler. Bir işgalci yaralandığında “kınıyoruz” manşetleri attılar. Vicdanlarını diplomasiyle susturdular, cesaretlerini koltuklarına gömdüler. Bir-leş-miş Milletler’in salonları sessizliğin mezarlığına döndü. Gemiler “insani yardım” bahanesiyle gönderildi ama ilk tehditle geri döndü. Kınamalar havada kaldı, sözler korkudan titredi. Ama Gazze’nin sesi titremedi. Çünkü onların sesi, vahyin sesiydi.
Bir çocuk “Ey iman edenler…” diye başlayan ayetleri ezberlediğinde, gökyüzü o sesi taşıdı bütün dünyaya. Bir imam, yıkılmış mescidin enkazında tekbir getirdiğinde, melekler saf tuttu arkasında. Bir kadın, “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir” dediğinde, yeryüzü o sözle sarsıldı. Gazze’den yükselen bu nida, sadece bir feryat değil, vahyin yeniden dirilişidir. Bu çağın karanlığına düşen ilahi bir ışıktır. Topraklarından değil, semalardan gelen bir çağrıdır: “Ey insanlık! Zulmün tarafında değil, hakikatin safında ol!”
Gazze sadece bir şehir değil, ümmetin kalbinde atan bir iman aynasıdır. Kim o aynaya bakarsa kendi hâlini görür: Korkak mı, gaflet içinde mi, yoksa sabırla direnen mi?
Bugün Gazze, sadece kendini değil, bütün insanlığı sınamaktadır. Kim zalimin yanında durduysa, yüzü karardı. Kim mazlumun duasına “Âmin” dediyse, Allah’ın (cc) rahmeti o kalbe indi. Ve dünya bu iki safa ayrıldı: Hak ile batıl.
Bugün Gazze’nin çocukları, yıkıntıların arasından büyüyor. Ellerinde kalem, yüreklerinde iman… Onlar, bir gün dünyanın yeniden inşa edileceği nesildir. Toprakları değil, insanlığın vicdanını kurtaracak olan nesil. Çünkü bilirler ki: Zafer, iman edenlerindir.
Bir gün rüzgâr yine Filistin ovalarından esecek inşaAllah. Ezan sesleri Kudüs’ün minarelerinde yankılanacak. Ve dünya, bu küçücük toprak parçasının nasıl bir ümmeti ayağa kaldırdığını görecek inşaAllah.
Zira Rabbimiz Allah (cc) buyurur: “Allah, nurunu tamamlayacaktır; kâfirler hoşlanmasa da.” (Saf,8)
Gazze, çağımızın Bedir’idir. Gazze, çağımızın Kerbelası’dır. Gazze, insanlık tarihine kazınmış bir iman destanıdır. Ve bu destan yazılmaya devam ediyor, ta ki hak batıla galip gelinceye kadar.