Etkinlik

İLKAV´da ´´Resulün Mücadele Sünneti´´ Konferansının 2. Bölümü yapıldı.


İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı´nda (İLKAV) Mehmet Pamak tarafından 1. Bölümü daha önce sunulmuş olan “Mekke´den Medine´ye Resulün (s) Mücadele Sünneti ve Yoldaki İşaretler” konulu konferansının 2. Bölümü gerçekleştirildi.
 
Gökhan Kula‘nın Kur’an-ı Kerim ve mealini okumasını müteakip başlayan konferansta Mehmet Pamak 1. Bölümden kısa bir özet sunarak giriş yaptıktan sonra, ağırlıkla Resulün önderliğinde ilk Kur’an neslinin Mekke’den Medine’ye uzanan mücadele sürecini, nüzul sırasıyla vahyi ölçüleri ve siyer bilgilerini birlikte dikkate alarak değerlendirdi. Ülkede ve bölgede tevhidi uyanış süreci bakıyesi kesimlerde meydana gelen sistem içi siyasete savrulmaları da Kur’an ve siyer ölçü ve bilgileriyle değerlendiren Pamak, bu kesimlerin söz konusu yanlış tercihlerini meşrulaştırmak amacıyla siyerden yaptıkları yanlış çıkarımlara ya da kimi bilgileri kasıtlı tahrif etme çabalarına da değinerek, delilleriyle bunların hakikati yansıtmadığını, vakıaya uygun olmadığını ifade etti.
 
Peygamber kıssalarından örneklerle, sistem içine savrulmadan, cahiliyeye ait tüm inanç ve amellerden, cahiliye toplumu ve sistemlerinden tam ve topyekun bir ayrışma ve uzaklaşma içinde olduklarına dikkat çeken Pamak; bugünkü Müslümanlarının şartlarıyla mukayese bile edilmeyecek çok daha zor şartlar altında bulunan Resulullah (s) ve ilk Kur’an neslinin, asla taviz ve uzlaşma içinde bulunmadan tevhidi toplumsal değişime ve sonuçta da sistemi değiştirmeye, önce İslami toplumu inşaya, sonucunda da İslami adalet sistemine ulaşmaya kilitlendiklerine dikkat çekti. İlk Kur’an neslinin Mekke’den Medine’ye uzanan süreçte takip ettiği tevhidi mücadele stratejisinin temel ilkelerini ve Nebevi yöntemin yoldaki işaretler kabilinden ortaya konmuş uygulamalarını örnekler vererek anlattı.
 
Müslümanların coğrafyasındaki İslami uyanış bakıyesi kesimlerin on yıllardır, silahlı mücadeleden demokratik seçimlerle sistem içi İslami hükümet arayışlarına, darbe yöntemlerinden seküler demokrasi içinde laik iktidar olmaya kadar, bir çok yöntemi denediklerini örnekleriyle anlatan Pamak; bu denemelerin sonucunun hep hüsran olduğunu ya Müslümanların katliamlara muhatap kılınıp acı bedeller ödeyerek, baskı ve yasaklarla kuşatılıp tüm birikimlerini kaybederek daha geriye gittiklerini ya da sekülerleşip liberalleşerek laik demokratik sisteme entegre olup eridiklerini ifade etti.  
 
Nebevi yöntemin Müslümanlara zor geldiğini, Resulullah (s)’in de Hud suresindeki “emrolunduğun gibi dosdoğru ol” emri gelince, “Hud suresi beni kocattı” açıklamasıyla istikameti koruma konusunun ciddiyet ve önemine dikkat çekişini hatırlatarak, Müslümanların her şartta tevhidi istikameti  koruma titizliği içinde olmaları gerektiğini, ama maalesef bu konuda büyük zaaf gösterildiğini, Nebevi yöntemin gereklerini taşımaktan bıkıp yorulduklarını, aceleyle iktidar nimetlerine ulaşmak ya da bir takım kazanımları elde etmek için batıl sistem içi siyasete eklemlenmekte bir sakınca görmediklerini ifade eden Pamak, konferansının sonunda Müslümanlara şu çağrıda bulundu;
 
“Denenmemiş bir tek yol kaldı. O da Peygamberimizin (s) önderliğinde nüzul sürecinde vahyin yönlendirmesiyle ilk Kur’an neslinin ortaya koyduğu Nebevi yöntemdir. Gelin tevhid akıdesinde bütünleşip Nebevi yöntemi hayata geçirmeye ve ilahi yardımı hak etmeye çalışalım.Kur’an’ın yolunu ve onun ilk şahidi Resulullah’ın mücadele sünnetini esas alarak, Mekke’deki onurlu ilk neslin örnekliğini günümüze taşımaya çalışalım. Vahyi hayatında sosyalleştirerek, cemaat planında şahidliğini yapacak, pratiğinde yaşamlaştırarak bu kurtarıcı mesajı insanlığa sunacak çağımızın Kur’an toplumunu, ümmet nüvesini oluşturalım.
 
“İslam’ın özgürlüğü, iktidarı ve medeniyeti ile özdeş olan Medine’ye ulaşmak istiyorsak, Medine’yi inşa edecek kurucu kadroyu, Mekke’nin zorlu şartlarında yetiştirmeliyiz. Bu sonucu da, ancak sistem içine kaymadan, sistem içi siyasete eklemlenmeden, asla taviz ve uzlaşmaya yanaşmadan, imanının imtihanını vererek ve her şartta istikameti koruyan bir ilkeli duruş sergileyerek, yani Nebevi yöntemi ısrarla takip ederek başarabiliriz. Bunun için bireysellikleri ve küçük öbekleri aşarak, hiç değilse dayatılmış sınırlar içinde çağımızın Kur’an toplumunu ortaya çıkaralım. Sonra da diğer bölgelerdeki Kur’an toplumlarıyla bütünleşerek küresel birliğe doğru yürüyelim. Bilelim ki, böyle ilk nesil gibi bir ümmet nüvesi oluşup Kur’an onun pratiğinde yaşanılır kılınmadan, İslami şahsiyetlerin ferdi hayatında ve Kur’an toplumu nüvesinin cemaat/vasat ümmet planındaki pratiğinde vahyin şahidliği gerçekleştirilmeden, cahiliye içinde ona uyum sağlayarak, uzlaşarak yaşayan teorik imanlı bireylerle bu mesajı insanlığa layıkıyla ulaştırmamız ve model olmamız mümkün olmadığı gibi Allah’ı razı etmek de mümkün değildir.
 
“Bütün insanlık vahyin mesajına muhtaç iken ve karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kurtuluşa taşıyacak mesajı ihtiva eden muhteşem Kur’an bizim elimizde olduğu ve biz bu kitabı okuduğumuzu iddia ettiğimiz halde, cahiliyeye alternatif oluşturmayı bırakıp egemen şirk sistemine, modern seküler paradigmanın sapkın modellerine ve küresel kapitalizme eklemlenme sonucu doğuran sistem içi yollara saparsak, hem Allah hesap sorar, hem de bu kitabın mesajına muhtaç oldukları halde bizim ilkesizliklerimiz ve doğru bir temsil ortaya koyamamamız yüzünden ona ulaşamayan bütün insanlık hesap sorar.
 
“İşte bu hesap bilinciyle ürpererek, Rabbimizi razı etmek ve sorumluluklarımızı yerine getirmek amacıyla, Kur’an’ın kurtarıcı mesajını, ferdi ve ümmet planında şahidliğini yaparak, hayatımızda örnekleyerek insanlığa sunalım. Cahiliye sistemleri, ideolojileri ile uzlaşmadan, onlara itaat etmeden, onlara eklemlenmeden, modern ve geleneksel bütün cahiliyeyi reddederek özgün bir alternatif oluşturmakta ısrarcı olalım. Gücümüzün yettiğini yaptığımız, sorumluluklarımızı yerine getirdiğimiz halde, dünyevi ölçülerle bakıldığında bir başarı(!) elde edemesek bile, hiç değilse şehid Seyit Kutup misali “yoldaki İşaretler”i bir daha belirginleştiren, dikkat çeken bir çığlık da biz atarak, tavizsiz bir biçimde hakkı haykırarak can verelim ve gelecek nesillere takip edilmesi gereken ‘Yoldaki İşaretler’i hayatın içinde örnekleyerek bırakalım”.
 
Konferans gelen soruları cevaplama bölümüyle tamamlandı. İkindi namazını müteakip İLKAV’ın geleneksel çay ve simit ikramıyla toplantı sona erdi.
 
Söz konusu konferansın videosunu aşağıda istifadenize sunuyoruz.
 
İLKAV

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir




Enter Captcha Here :

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Başa dön tuşu