Minberden GönüllereVideolar

Cuma Hutbesi: Özgecan’ı Siz Öldürdünüz…!

Özgecan'ı Siz Öldürdünüz…! from Kalem Der on Vimeo.

Ahmed Kalka Hoca bu hafta Cuma Hutbesinde Mersinde vahşi bir şekide katledilen Özgecan Aslan olayı üzerinden olayın gerçek şuçlularına vurguda bulundu!

Hutbenin Metni ve Videosunu istifadenize sunuyoruz.

  İslâm Dışı Düzen! Övünebilirsin, Özgecan Olayı Senin Eserindir                                                                                                       

Aradan uzun bir zaman geçtiği halde halk, hâlâ Özgecan olayını unutamıyor. Lânetler yağdırıyor onun katiline. Kur’an bu ırz düşmanı tiplere “hayvandan da aşağı” der. Hayvan böyle bir vahşet sergilemez çünkü. İyi, tamam da, bu ırz düşmanı katiller uzaydan gelmedi. Ve bu olay, Türkiye’de ilk olay değil. Anlaşılan o ki, vicdan ve fıtrat çok bastırıldı, çok kanadı, bu olayla çıkış yolu arıyor. Elbette vahşi katili şiddetle kınıyor, olaydan tiksinti duyuyoruz. Ama, kalkıp da Cüppeli’nin “Özgecan şehiddir” demesini de tâvizkârlıktan da öte, aşağılık duygusunun ve yalakalığın bir örneği görüyoruz. Tevhidden, Kur’an’dan uzak, Allah’a isyan içinde yaşayan insanlara sanki kendi cebinden dağıtır gibi şehid ünvanı dağıtmak, dini tahrif etmeye kalkmaktır. Aynı Cüppeli farklı cemaatten bir âlimin ölümüne hiç de Özgecan kadar önem vermez. Bir üniversite talebesi değil de, çarşaflı bir gecekondu sâkini olsaydı Özgecan, kamuoyu olaya bu kadar sahip çıkar mıydı? Tepkide de aşırılığa gidildiğini ve ayrımcılık yapıldığını görüyoruz. 70’lik nineye de, üç yaşındaki bebeye de benzer saldırılar olan bir ülkede, akrabalar ve aile bireyleri arasında bile kesip biçmelerin sıradan bir ikinci sayfa olayı kabul edildiği bir ortamı, aslında Allah korkusu diye bir anlayış bırakmayan TC’ye, Atatürk ilkelerine borçluyuz. Devlete, okullara, mahkemelere, meclise, sokaklara, kamusal alana İslâm’ın müdahale etmesini yasaklayın, daha ne Özgecan cinayetleri ortaya çıkacak. Devlet ve medya ektiğini biçiyor. “Bu gidiş nereye?” diye kimse sorgulamıyor. Sebepler aynı kalsın, bu sebebin doğal neticesine karşı çık! Böyle bir ucube yaşanıyor. Ciğerleri ortalığa saç, kediler ve aralarına karışmış köpekler ciğerlere saldırmasın, öyle mi? Azgın köpek, eğer tedbir alınacağına, tam tersine, saldırması için tahrik edilirse, özgürlük adıyla istediğine saldırma hakkı verilirse…

Fıkra gibi kıssayı ya da kıssa gibi fıkrayı bilirsiniz: Nasreddin Hoca bir gün büyükçe bir köye gitmek için yola çıkar. Köye yaklaştığında, köyün dışında aç köpekler hocayı kendi usullerine göre “hoş geldin” karşılamasına çıkarlar. Hoca, üzerlerine doğru parçalayacakmış gibi gelen köpeklere “hoşt, hoşt, hoştbulduk” demeye çalışırken, elini yere uzatır, yerde kocaman taşlardan birini alıp korkutmak için köpeklere atacaktır. İyi de, büyük köyün yolları parke taşlarıyla kaplıdır. Hangi taşa uzandı ise, hiçbir taşı yerinden sökemez. Molla Nasreddin şöyle der: “Ne biçim köy burası, taşları bağlamışlar, itleri salıvermişler!” Hâlbuki taşları değil, itleri bağlamaları gerekiyordu. Evet, iki ayaklı hayvanlara alabildiğine hayvanî serbestlik, özgürlük; Harama nehy-i ani’l-münker yapıp bunu Allah’ın suç/haram saydığını söylemek ise kişilerin özgürlüğünü kısıtlamak kabul edilerek kanunen suç. Müslümanlara Müslümanca faâliyet konusunda nice zorluklar, yasaklar, kınamalar revâ görülürken; her türlü ahlâksızlığa, cinsel azgınlığa özgürlük veriliyor. Bir Müslüman, Müslümanca, günaha girmeden caddeye çıkamaz, denizden, deniz kenarından istifade edemezken; inlerinden çıkmış iki ayaklılar yatakta yapılacak şeyleri sokakta yapma özgürlüğünü doyasıya kullanıyor. Siz Allah’tan korkmazlar, siz düzenciler, siz laikler, Atatürkçüler, Batıcılar! Sizin Özgecan’ın katli ile ilgili sızlanmaya hiç mi hiç hakkınız yok. Siz öldürdünüz bu kızı. Sadece bu kızı değil, milyonlarca Özgecan’ı. Dünyasını da âhiretini mahvettiniz kızların. Eski Arap câhiliyesinde kızları diri diri toprağa gömerlermiş, sizler daha fecisini yapıyorsunuz, kızların âhiretlerini mahvederken. Dünyada iffetten, hayâdan, tesettürden, dinden-imandan soyarken. Düzenciler, laikler, Batılılar! Övünün eserlerinizle. Bu katiller sizin eseriniz. Sizin okularınızda okudu, Allah’ın kanunu yerine Atatürk ilkelerini öğrendi. Siz azdırdınız bu gençleri. Açıkta bırakılan yerlerinin örtülen yerlerinden daha çok olduğu sözüm ona giysilerle siz baştan çıkardınız bu gençleri. Gâvuru bile utandıracak TV. Programlarıyla, bakılacak yeri okunacak yerinden çok fazla olan boyalı basında siz özendirdiniz fuhşu. Ahlâk nutukları atmaya hakkınız yok. İmansız ahlâk mı olurmuş hiç? Olsa olsa ne idüğü belirsiz “etik” olur. İmanın olmadığı ahlâk, delik kaba su doldurmaya benzer. Niye ahlâklı olsun ki çağdaş insan?! Hem, çıplaklık, zina, içki ahlâksızlık mıdır ki? Ahlâksızlık olsa, devlet ve hükümet ahlâksızlığa müsaade eder mi hiç? İmanı, tevhidi, Kur’an ahlâkını gündeme bile getirmeyen hükümetin, İslâm’a kapalı ama küfrün her çeşidine açık Kemalist düzenin, laik ve karma eğitim sisteminin aslan (aslında sırtlan) payı var Özgecan olayında. Allah’ı hukuka, ahlâka, eğitime, devlete karıştırmayanlar, siz, evet siz suçlusunuz, katili siz yetiştirdiniz, onu bu hale siz getirdiniz, dolayısıyla katil sizsiniz.

Ey düzenin bekçileri! Siz nefsinize uyun, kendinizi temize çıkarmak için çabalayın. Suçu kendinizde aramayın, bu yazıdaki suçlamalarda suç unsuru var mı, onu arayın; olur mu? Atatürkçülük bunu gerektirir. Yoksa çarpar sizi Atatürkünüz. Hani ne idi onun ülkeye gösterdiği hedef: Muasır medeniyet seviyesi. Günümüz Türkçesi ile çağdaş uygarlık seviyesi. Avrupa Birliğine kabul etmeseler de, Avrupa ve Amerika’daki cinsel suçlara hayli yaklaştı bu ülke. Tâciz ve tecavüzde, kadına karşı şiddet uygulamada Batı standartlarını yakaladı sayılır. İşte, çağdaş uygarlık hedefine ulaşıldı. Bir başlık da bu konuda açılmış olsaydı, Avrupa Kirliliğine hemen alırlardı. Girmek istenilen Batıda cinayetler tepki alsa da, namus kavramı olmadığından ırza tecavüzler artık pek yadırganmıyor. Amerika’da her 45 saniyede, bir kadının ırzına geçiliyor. Zina, karın doyurmak gibi kabul ediliyor.

Düzenin kanunları suçluya hak ettiği cezayı vermiyor, suçları önle(ye)miyor. Bunu gören bazı yazar ve yöneticiler Özgecan heyecanıyla “kısas”tan, şeriatın cezasından bahsetmeye başladılar. İmana dayanmayan, günlük heyecana dayalı tepkilerin ifadesi olsa da, bazı kişilerin Kemalist laik düzenin çözüm üretmek yerine gençleri suça teşvik ettiğini görüp bir alternatif arayışı olarak okuyabiliriz bu tavırları. Evet, bu olay da gösteriyor ki, gayrı İslâmî düzen ve beşerî kanunlar suçları önleyemez, tam tersine; suç üretir, suçlu yetiştirir.    

Kontrolsüz güç, belâdır. Kişi arzularını, hevâsını dizginleyemezse, hem kendini ve hem başkalarını mahveder. Allah korkusu olmayan insanı nasıl frenleyeceksiniz? Bugün özgürlük diye yüceltilen anlayış, aslında hayvanî özgürlüktür. Afedersiniz eşek, istediği zaman anırır, istediği yere pisliğini yapar; özgürdür çünkü. Günümüz gençliği de bu tür özgürlüğe can atıyor, Özgecanların canlarını alıyor.

Her şeyi paraya, kendi çıkarlarına âlet etmek için, duyguları da sömüren Batı tarzı siyasal ve sosyal yapı, hem kadını hem erkeği cinsel yönden sömürmeyi onlara “hak” olarak, “özgürlük” olarak kabul ettirdi. Bu yönlendirme ile erkekler teknolojik aygıtların kendilerini kullanmasının da katkısıyla, bayanların kıyafet ve davranışlarındaki tahriklerin kurbanı oldu. Cinsel özgürlük denilen şey erkeği hep kışkırtır. Kışkırtılan, tahrik edilen genç çıldırır ve saldırır. Doğaldır, tahrik edilen tatmin yolu arayacak. Cehennemden hapishane kadar bile korkmayan, günahı suç ve ayıp kadar önemsemeyen insan, beş dakikalık bir zevk için masum canları, Özgecanları kıtır kıtır kesecek. İslâm olsaydı hayatımızda, Kur’an’da belirtilen Allah’ın hükmü, cezası uygulansaydı; okullarıyla, İslâmî yayınlarla, Müslümanca bir hayatla suça giden yollar tıkanacaktı. Erkeği kışkırtan çirkinlikler ortaya çıkmayacaktı. “Asalım, keselim, idam edelim” deniliyor. Bunlar beşerî düzenin iflasını gösteren imdat çığlıkları. Bu pis cani, vahşi katil düzenin zavallı kurbanlarından sadece bir tanesi. Esas bunları yetiştirenleri asmak, bu düzeni öldürmek gerekiyor. Bu genci öldürsen ne olacak? Bundan sonra bu sebepler duruyorken bu neticeler olmayacak mı? Sigaranın üzerine “öldürür, süründürür” yazınca sigarayı vatandaş terk mi ediyor? Okullar, internet, sokaklar, çarşı-pazar; özgür genç tabii ki azar. Çözüm İslâm’dır. Sadece ahlâkıyla değil; hukukuyla, insana ve hayata bakışıyla, evliliği kolaylaştıran özellikleriyle, inanç ve ibadet sistemiyle, hanımların yüzünde haramların isi, erkeklerin gözünde haramların izi bulunmayacak şekilde yetiştiren takvâ bilinciyle İSLÂM.

Kız-erkek ayrı okullarda okumalı, isteyen bayanlar için sadece hanımlara ayrılmış Belediye otobüsleri ve dolmuşlar olmalı. Erkekleri kışkırtıp tahrik eden fesat unsurlarına izin verilmemeli… Tamam da, bunlar da çözüm getirmez. Her şeyden önce insanı ve devleti İslâmlaştırmalı, insanlara Allah korkusu ve sevgisi aşılanmalı. Allah’tan korkmayanların her türlü zararından korkulur çünkü. Ama, herkes Batılı olmaya can atıyor; hükümet kurtuluşu hâlâ Avrupa Birliğine katılmakta görüyor. Avrupası ve Amerikasıyla Batı bu konularda nasıl, Amerika örneğiyle bir bakalım:        

Amerika’da Her 45 Saniyede Bir Kadının Irzına Tecavüz Ediliyor

www.arsivbelge.com’un verdiği habere göre; Amerika Federal Sağlık Bakanlığı’nın resmi raporuna göre 18 yaşındaki kız öğrencilerin yüzde 28’i bakire, % 72’si fuhuş içindedir. 15 yaşındaki kızların yüzde 40’ı fuhşa bulaşmıştır. Ve 25 öğrenciden biri AIDS ya da cinsel hastalıklardan birine yakalanmıştır. ABD Tecavüzlerle Mücadele Merkezi’nin resmi raporuna göre ABD ülke dâhilinde dakikada, 1,3; günde 1900 ve yılda 683 bin kadın ve kızın ırzına tecavüz edilmektedir. Bu rakam polise intikal eden kayıtlardır. Şikâyet etmeyenler bunun dışındadır. Her 8 kız ve kadından biri tecavüze uğramaktadır. Tecavüze Uğrayanların yüzde 62’si 18 yaşından küçük. Bunun yüzde 29’u ise 11 yaşından küçüktür. ABD’de günde 9077 civarında çocuk doğmakta olup bunun 1282’sinin babası belli değildir” Evlilik dışı doğum en az yüzde 30 ya da bazı kaynaklara göre yüzde 45’dir. Doğan her 10 çocuktan en az 4’ü evlilik dışıdır. Evlilik dışı doğum ile babası belli olmayan doğum ayrıdır. ABD Başkan Yardımcısının konuşmasına göre 250 milyon ABD nüfusunun 64 milyon 250 bini evlilik dışı doğum neticesidir. Kayda geçen ve geçmeyen cinsi taciz (ırza tecavüz) yılda 5 milyon sayısını bulmaktadır. Erkek çocukların yüzde 22’sinin küçükken ırzlarına tecavüz edilmektedir (www.arsivbelge.com).

BBC Türkçe sitesinin verdiği bilgiler de şöyle: ABD’de kadınların yaklaşık yüzde 20’si yaşamlarının bir noktasında tecavüze ya da tecavüz girişimine hedef oluyor. Amerika’da dakikada 24’den fazla insan tecavüze, şiddete veya ısrarlı izlemeye maruz kalıyor. Bu nitelikte 12 milyon suç duyurusu yapıldığı belirtildi. Araştırmaya göre, önceki bir yıl içinde Amerika’da 1 milyonu aşkın kadın, tecavüze uğradığını bildirdi. 12 milyonu aşkın kadın ve erkek, geride kalan bir yıl içinde, cinsel partnerlerinin tecavüz ve fizikî şiddetine hedef olduklarını bildirdiler. Irza geçme denilen bu tecavüzden erkekler de paylarını alıyorlar. Tahminen her 71 erkekten birinin hayatlarının bir noktasında tecavüze uğradığı ortaya çıktı. Erkek tecavüz kurbanlarının yüzde 25 kadarına, 10 yaşında veya daha da küçükken tecavüz edildiği belirlendi (BBC Türkçe Sitesi).

Türkiye de Batı Uygarlığına Yaklaşıyor

Hurriyet.com.tr’nin, Zonguldak Cumhuriyet Savcısı Veli San’ın açıklamalarına dayanarak verdiği bilgilere göre; 2002’de Türkiye genelinde cinsel saldırı suçuyla ilgili mahkemelerde 8 bin 146 dosya açılırken, 2011’de bu rakamın 32 bin 988’e ulaştı. Yani, yüzde 400 civarında bir artış var. Kim demiş Türkiye ilerlemiyor diye. Bakın her geçen gün Çağdaş Batı uygarlığına yaklaşıyoruz. Atatürk, hükümetin çağdaş Batıya yetişmek için gösterdiği gayretlerini unutmayacaktır. Cinsel suçlar yönüyle de Batı ile entegre olmak, Avrupa Birliğine esas bu yönüyle katılmak için, hedef 2023. Atatürk’ün kurduğu rejimin yüzüncü yılını Atatürk’e uygun, onun ilkeleri doğrultusunda, onun gösterdiği hedefe ulaşarak kutlamak gerekir elbet. 2023’te, Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin 100. Yılı, Atatürk’ün gösterdiği hedeflere ulaşarak kutlanır; o kutlama da, yüzüncü yıla lâyık şekilde İstiklal Mahkemelerini yeniden kurup bazı irticacıları sehpalarda sallandırarak, elde rakı ile, balolarla, Ata rızâsı için kutlanır. Yoksa, şeriatın kaldırılıp yerine Batı tarzı cumhuriyetin ilanının yüzüncü yılı, herhalde Kur’an okuyarak, oruç tutup şükrederek kutlanmaz.    

Zina Suç Kapsamından Çıkarıldı; hem de Bu Hükümet Döneminde

Zaten bir zamanlar seçim vaadlerinde kapatma sözü verildiği halde, genelevlerine kimse dokunmamıştır. Kapılarına Türk bayrağı çekilip vergisini vererek o işi devletten izinli olarak yapanların emniyeti için Emniyetten bekçilerin bulunduğu şekilde devlet güvencesiyle insanlar rahatça zina etsinler diye oluşturulan bu mekânların kapatılması hakkında hiçbir adım atılmazken, ayrıca evlerde yapılan zinayı da serbest kıldılar. 

11.5.2005 tarihinde kabul edilen 5349 nolu evli kadın ile erkeğin zinası hakkındaki kanunda değişikle zina suç kapsamından çıkarıldı.

Balık baştan kokmakta; düzen, resmî kurumlar, kapitalistleşmiş çevre sivrisinek üretmektedir. Bataklık kurutulmadan fâhişe sivrisineklerle mücâdele sonuç getirmeyecektir. Tevhîdî iman hâkim kılınmadan ahlâkî öğütler, delik kabın içine su doldurmak için çalışmaya benzeyecektir. Fuhşa bulaşmış insanların zührevî hastalıklar yanında rûhî hastalıklar, psikolojik anormallikler içine düşüp her konuda sapıklaştıkları ve çevrelerini de her yönden rahatsız ettiklerini göz önünde tutmak gerekir.

Fuhşa karşı ahlâk terbiyesi, güçlü âile yapısı, toplumsal kontrol gibi mekanizmaları canlı tutması yanında kesin hukukî ve sosyal önlemler de alan İslâmiyet, fuhuş sektörünü özellikle rahatsız etmektedir. Fuhşu günah, ayıp ve en sonunda yasak olmaktan çıkarma eğiliminde olan modern zihniyet, sözde özgürlük adına fuhuşta sadece zor kullanma ve zarar vermeyi reddetmekte, fuhşun fert ve toplum üzerindeki yıkıcı etkileri bu düşünce sahiplerini fazla ilgilendirmemektedir.

Zinâ ve fuhuş sektörü denilince sadece genelevler ya da sosyetenin tercih ettiği lüks randevu evleri akla gelmesin. Bavul ticareti kılıfıyla iş yapan Nataşa’lar, nice oteller, turistik yerler, plajlar, masaj salonları ve akla gelebilecek hemen her şey bu sektöre âlet edilebiliyor. Arkadaşlık ve sevgili adıyla nikâhsız birliktelikler, metres hayatı, çıkmalar, müstehcen filmler, pornografik dergiler, internet üzerinden kadın pazarlamalar, telekızlar, televole kültürü, gece klüpleri, akla gelebilecek seksle ilgili her şeyi pazarlayan sex-shoplar, zengin kadınlara hizmet veren jigolo denilen erkek fâhişeler, travestiler, transseksüeller, eşcinseller, mankenler, o biçim sanat anlayışı, uyuşturucu kullanımı gibi konular düşünüldüğünde fuhuş fitnesinin boyutu değerlendirilebilir. Seks turizmi, fuhuş otelleri, plajlarıyla meşhur turistik yerlerdeki üstsüz ve altsızların cirit atmaları, beyaz kadın ticareti, uyuşturucular ve daha neler neler… Bütün bunlar devlet himayesinde ve kanunların onlara tanıdığı özgürlük sayesinde hak olarak verilirken, karşı çıkanlar suçlanabilmektedir. İnternette, pembe dizilerde, sinema filmlerinde cinsellik ve gayr-ı meşrû ilişkiler, ahlâksız bir hayat alabildiğine normalleştirilir ve hatta özendirilir.

Özgecanların canına kast edilmesin diyorsanız; “ben İslâm’ı, İslâm Devletini istiyorum” demiş oluyorsunuz. Çünkü başka hiçbir sistem, hiçbir dünya görüşü bu gibi konulara çözüm getiremez.

Değerlendirmemizi; iğneleyici, taşlayıcı, kısmen de mizahî ifadelerle bitirelim:

Be Özgecan, kabahat sende. Çağdaş bir Türk genci ve Atatürkçü, modern bir üniversiteli olarak niye katiline direndin? Suç olmayan bir şey teklif etmiş. Çağdaşlığa yakışır mı “hayır” demek? Sana okullarda, televizyonlarda böyle mi öğretildi? Zaten “haram”, “günah” gibi kavramlar kimsenin umurunda değil. “Nâmus”, “hayâ” ne devletin ne halkın lugatında var, hangi devirde yaşıyoruz? İnternet seni böyle mi eğitti? Bu kavramları duymuş, duysan da önemsemiş olamazsın; sen Avrupa’yı örnek alan, Atatürk’ün izinden giden ve laik, Avrupalı bir devletin bu özellikte eğitiminden geçtin. Katilin mi? Düzenin yetiştirdiği vatandaş, Batılı, özgür, kadınlardan ve özellikle açıklardan hoşlanan, tuttuğunu (tuttuğu iki el bile olsa) koparan, ideali, ülküsü olan, Ülkücü işareti yapan, Devlet’in çocuğu. Babası da kuyumcu eskisi miymiş ne? Avukat yerine hâkim tutar, onunla anlaşır, birkaç sene misafir ederler içeride, sonra elini kolunu sallayarak başka Özgecanları dolmuşa getirmeye, dolmuşunda misafir etmeye çalışır. Halk senin için ağlayıp katiline lânetler mi yağdırıyor? Bunlar geçici heyecan. Üç gün sonra unutulacan, gitti gencecik can. İşte böyle, kabahat sende be Özgecan.         

 

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir




Enter Captcha Here :

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Başa dön tuşu