Gençlik, Ahlâk ve İnsanlığın İslam’a Muhtaçlığı…
Günümüzde MEB’na bağlı eğitim kurumlarındaki birçok öğretmen, okullarda gençlerin ahlâkî yozlaşmalarını gözlemlediklerini ve büyük bir üzüntü duyduklarını ifade ediyorlar. Bir öğretmen şöyle diyor: “Eğer herhangi bir lisede öğretmen olup gençlerdeki ahlâkî çürümeyi görseydiniz az gülüp çok ağlardınız.” Bu söz, sadece bir şikâyet değil, aynı zamanda toplumun geleceğine dair derin bir kaygının ifadesidir.
İslam, gençliği hem bir sorumluluk hem de bir nimeti olarak görür. Peygamberimiz (sav), “Rablerine ibadet ederek büyüyen gençler, Allah’ın gölgesinde olacaklar” buyurmuş ve gençlerin iman ve güzel ahlâk ile yetişmesini öne çıkarmıştır. Bu nedenle gençlerdeki ahlaki bozulma, sadece bireysel değil, toplumsal bir kayıp olarak da değerlendirilmelidir.
Özellikle tağuti bir düzende yetişen gençler, ahlaki yozlaşmaya daha kolay sürüklenir. Bu durum, insanlığın ne kadar İslam’a muhtaç olduğunu açıkça gösterir. Ahlâk ve iman, insanın ve toplumun geleceğini belirleyen en önemli sermayedir. Bu yüzden sabırla öğüt vermek, dua etmek ve gençleri Kur’an ve sünnetin ışığında doğru yola yönlendirmek zorunludur.
Unutulmamalıdır ki, günah olan bir durum için üzülmek ve gözyaşı dökmek de bir imanın göstergesidir. Ancak esas olan, sadece üzüntü duymak değil, gençleri hidayete taşıyacak gayreti göstermektir. Az gülüp çok ağlamak, bu gayretin bir yansımasıdır. Çünkü ümmetimizin ve insanlığın geleceği, gençlerin hidayetine bağlıdır.
İnsanlık ancak Allah’a (cc) teslimiyet ve Kur’an’ın öğrettiği ahlâk ile dirilecektir. Bu nedenle, hem aileler hem de toplumun her bireyi, gençliği doğru yola yönlendirme sorumluluğunu hiçbir zaman unutmamalıdır.
